Yalçın Gökçebağ'ın 21 Aralık 2015 - 20 Ocak 2016 tarihleri arasında gerçekleşen son dönem çalışmalarının yer aldığı kişisel resim sergisidir.
1944 Denizli’de doğdu.
1958 İstanbul’da Çapa Resim Semineri’ne katıldı.
1963 Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nden mezun oldu.
1971 TRT’de kameraman olarak çalışmaya başladı.
1990 ODTÜ Güzel Sanatlar Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. 17’si yurtdışında olmak üzere toplam 70’a yakın kişisel sergi açtı, çok sayıda karma sergiye katıldı. 6 yarışmalı sergide ödül kazanan sanatçının ödülleri arasında DYO Resim ve Heykel Ödülü, Devlet Resim ve Heykel Başarı ödülleri sayılabilir.
Ankara’da Armoni Sanat Galerisi’ndeki atölyesinde çalışmalarını sürdürmektedir.
1967 Akşehir Müzesi, Akşehir
1975 Devlet Güzel Sanatlar Galerisi, Ankara
1981 Vakko Sanat Galerisi, Ankara
1983 Tiglat Sanat Galerisi, İstanbul
1987 Vakko Sanat Galerisi, Ankara
1990 Abu Dabi Sergisi, Abu Dabi
1990 Armoni Sanat Galerisi, Ankara
1991 Armoni Sanat Galerisi, Ankara
1993 Özten Zeki Gallery, Londra
1993 Kazım Taşkent Sanat Galerisi, İstanbul
1994 Armoni Sanat Galerisi, Ankara
1994 La Galerie “naifs du monde entier”, Paris
1996 Eindhoven Türkiye Festivali, Eindhoven
1996 Armoni Sanat Galerisi (Pasteller), Ankara
1996 Üsküp Kent Müzesi, Üsküp
1997 Armoni Sanat Galerisi, İstanbul
1997 Armoni Sanat Galerisi, Ankara
1998 Armoni Sanat Galerisi (Pasteller), Ankara
1999 The Gallery in Cork, Londra
2000 Armoni Sanat Galerisi, Ankara
2002 İş Bankası Sanat Galerisi, İstanbul
2002 Armoni Sanat Galerisi, Ankara
2005 Armoni Sanat Galerisi, Ankara
2007 Armoni Sanat Galerisi, Ankara
2007 ABD Şehir Sergileri, 5 Şehir
2008 Antik Park Sanat Galerisi, İstanbul
2009 Armoni Sanat Galerisi, Ankara
2009 Amman Fine Art Museum, Amman
2009 Şam Opera Binası, Şam
2010 Selçuk Yaşar Sanat Galerisi, İzmir
2010 Armoni Sanat Galerisi, Ankara
2011 Armoni Sanat Galerisi, Ankara
2012 Brüksel AB Daimi Temsilciliği, Brüksel
2013 Armoni Sanat Galerisi (Pasteller), Ankara
2013 Selçuk Yaşar Sanat Galerisi, İzmir
2014 Armoni Sanat Galerisi, Ankara
2015 Platform A, Ankara
2015 Armoni Sanat Galerisi, Ankara
2016 Çorum Belediyesi Sanat Galerisi, Ankara
2016 Denizli Büyükşehir Belediyesi, Denizli
2016 Taipei Tamkang University, Tayvan
2017 Art212 Sanat Galerisi, İstanbul
2017 Museo L’iber-Palacio de Malferit, Valencia
2017 Haydar Aliyev Kültür Merkezi, Bakü
2017 DYO Selçuk Yaşar Resim Müzesi, İzmir
2018 The Peninsula Art Gallery, Pekin
2018 Armoni Sanat Galerisi, Ankara
2019 Art212 Sanat Galerisi, İstanbul
2020 İş Sanat Ankara Sanat Galerisi, Ankara
2021 Armoni Sanat Galerisi, Ankara
Anadolu Düşlerinin Ressamı Yalçın Gökçebağ Üzerine…
Anadolu görüntülerini konu olarak alan Yalçın Gökçebağ’ın kişiliği resimlerine yansımıştır. Bu resimlerde sahteliğe, çirkinliğe yer yoktur. Bir saf yüreğin, hiç bir özentiye kapılmaksızın düş ve imgelem dünyasını tuvalde yaşantıya dönüştürmesinde zaten hiç bir zaman sahtelik, çirkinlik oluşamaz... Duyguların ve bir insan karakterinin renk ve biçiminin araç olduğu bir özgünlüğe varışı olarak nitelenebilir bu durum. Yalçın Gökçebağ eğer resim yapmasa, bir başka “Medium” kullansa örneğin şiir yazsaydı, ondaki imgelem ve düş dünyasını kelimelerle özümleyecek ve o naiviteyi gene yüreğimizde hissedecektik.
Günümüzde, yani tüm boyutyarıyla yaşadığımız iletişim ve bilgisayar çağında sanat eğitimi görmüş bir entellektüelin nasıl olupta naif olabildiği bir soru olarak akla gelebilir. Yalçın’ın resimlerindeki düzenleme incelendiğinde bir beceriksizlik sonucu oluşan biçimlere kesinlikle rastlanmaz. Her figür, her nesne yada doğa da yer alan öğelerin -kimi örneklerini gördüğümüz sahte naiflerde olduğu gibi- isteyerek yapılan biçim bozmalara, çocukca algılamalara, yada çocuk resimlerinde saptanan grafiksel gelişim basamaklarının 5-10 yaşlarında görülen düzleme, tamamlama boy hiyerarşisi gibi özelliklere Yalçın Gökçebağ’da rastlanmaz. Ondaki naivite daha çok saf yüreğindeki sıcaklığın resmini izleyen insanı sarmasından, kavramasından oluşur. Yalçın’ın resmini daha iyi anlayabilmek için onunla 2-3 saat birlikte olmak gerekir diye düşünüyorum. Hele onu bağlama çalıp türkü söylerken izlemişseniz resmini yaşamaya başlarsınız. Türküleri yüreğinden taşar, gözleri yumuktur, Yalçın türkü olmuştur, ırmak olmuş akıyordur. Esen bir Anadolu rüzgarıdır. Bozkırda kımıldayan bir ağacın sesi gelir kulaklarınıza... Sözlerini bilmezseniz de sizde o türküyü mırıldanmaya, yani Yalçın’ı yaşamaya başlarsınız. Eğer resimlerini daha önceden bir kez bile görmüşseniz gözünüzde canlanır, bir türküden bir resme girersiniz. Resimler çerçeve içinde duran bir anın donmuş kalmışlığı değildir. Dışardan bakıp kalmanız olası değildir.
Tarla dönüşü köye giden arabacının yanında oturuyorsunuzdur, günün yorgunluğunu içinize sindirmiş, iş yapmış üretmiş bir insanın iç huzuruyla, mutluluğuyla berabersinizdir artık... Akşam serinliğini terli alnınızda hissetmemek mümkün değildir. Yol kenarlarındaki kır çiçeklerinin, yabani kekiklerin, yarpuzların kokusu aldığınız nefese karışır... İşte böylesine gerçek bir naiviteyi bize taşıyan Yalçın Gökçebağ’ın son resimlerinde mistik, fantastik bir yönelişi görmekteyiz. Balonlar, uçaklar, zeplinler geniş-büyük mekanlar, anıtsal doğa görüntüleri içinde yer almaktadır. Zaten maiflerin en büyük niteliklerinden biri de böylesine fantastik ve metafizik eğilimlerine resmlerinde de yer vermeleri değil midir? Yalçın Gökçebağ’da rastlanan bir diğer ve çok önemli tipik özellik kompozisyon şemasıdır. Diyagonal veya yatay görüntülerinde doğa anıtsal bir şekilde vardır. İnsanın doğa da yer alışı ise doğanın anıtsallığını pekiştirir. Bu önemli özellik Alman romantik ressamı Caspar David Friedrich dışında Batı resminde her zaman rastlanan bir durum değldir. Bu ideale dayalı kişisel bir iç dünyanın ifadesi olarak da görülebilir. Doğanın muazzamlığı karşısında bir insanın küçüklüğü dikkati çekmektedir. Gerek ilk hıristiyanlık dönemi, gerek Rönesans ve gerekse Barok resme baktığımızda bunun tersini görürüz.Bu individualist felsefenin sonuçlarıdır. Figür özellikle insan figürübüyük olarak algılanmaktadır. Bu bakımdan Yalçın Doğu’ya. Doğu’daki mistik felsefeye yakındır.
Doğu insanı kendini toplumu için gözünü kırpmadan yakabilen özverili bir karakter taşır. Türk ve İran minyatüründe, Çin resminde, Japon resminde büyük mekanlar, anıtsal doğa görüntüleri içinde insan ve insanlar çaresiz, çok küçük ayrıntılardır. Yani başka bir deyişle Batı’daki insan figürü için arkadaki mekan-doğa tamamlayıcıdır. Yalçın’ın resimlerinde ise Doğu’da olduğu gibi insan ve figür doğa içirde ayrıntı ve tamamlayıcı olarak ele alınmaktadır. Bu önemli özgünlük bir Türk sanatçısının geçmiş ile olan bağlarının kanıtı olarak görüldüğü gibi, resimdeki plastik diliyle naivitesiyle çağdaş ve evrensel olunabileceğini bize göstermektedir. Tıpkı Le Nain, Chardin, Corot, Chagall’ın folklorik esintileri naifce potalarında duyumsattıkları gibi... Otto Dix, George Grosz, Jean Fautrier, Picasso, Lindner, Hockney ve hatta günümüzde Anselm Kieffer’de naif öğelerin gözden kaçmadığı gibi. Bu yüzdende her çağda, her akımda naif karakterde sanatçıların ortaya çıkabileceğini, kişinin akademik bir eğitim görse de entellektüel de olsa veya halkın içinden de gelse bir değer olmasının engellenemeyeceğini kabul etmek gerekiyor. Gökçebağ’ın ilk resimlerindeki yüzeydeki figürlerin şimdi mekan içinde yer almaları, planların oluşumuyla fantastik öğelerin bu planlarda yer alması yeni bir zenginliktir. Bu zenginlik espas’a (derinliğe) ve çok essli bir dünyaya kapılarını açmıştır. “Anadolu Düşlerinin Ressamı” Yalçın Gökçebağ doğuştan getirdiği güzel yüreğiyle bu sergisinde, bu çok sesli dünyada, bize yepyeni serüvenler, içinde yaşayacağımız yeni düşler, fantasyalar sunuyor.
M. Zahit Büyükişliyen
1993, Armoni Sanat Galerisi Kataloğu
2015, Yalçın Gökçebağ “Yaşam ve Sanatı” Kitabı